12 Aralık 2008 Cuma

Eveeeeeeeeeet
Günlerden birgün ki bugün şuana denk geliyo yani 11 aralık 2008 aslında gün diil hatta gece 11aralıkın ilk saatleri işte bundan 15 yıl önce hatta (15yıl+bir kaç saat sonra) önce..
ben bu yazıyı yazarkene oluşabilcek anlamsız kelimeler için üzgünüm çünkü klavyemin pili bitiyo ve benim evde şuanda pil yok sonuç -> nothing :D hemen açıklamasını yapiyim bugün sevgili yastık'can yani cemre nin doğumgünü ve aralarda geçen tek tük ing. kelimelerde onun "yd" sine atıfta bulunmak içindir..

evet küçük hanım bu yazı sizin için iyi okumalar..
(küçük hanım -> kendisi biraz küçük:)

cemre kimdir?
cemrestandart boylarda bi insandır.

ne yer ne içer?
yemek yer içilebilen şeyler içer ne bilim be zıkkımın kökünü yer içer.

ne bok yer?
bok yemez gerizekalı yemek yer "yemek"

evet bu ufak saçma sapan salak şeyin ardından hemen yazıcak yeni şeyler için kendimizi zorluyoruz..
ıkınıyoruz..
kasıyoruz..
az daha..
az kaldı az hadi..
hep birlikte...........

bunun sonu iyi olmicak değiştiriyorum

eveeet sevgili yastık'can ağlama yastığı gibi gerizekalı bi lakapla sesleniyorum sana burdan elimden geldiğince bugüne kadar sana yardımcı olmaya çalıştım gerek tarih sınavında ki bu sınavda benden yüksek aldın :d
gerek zor zamanlarında lakabımla yanında olmaya çalıştım (lakapla diyince kafamda yastık'man çekilin ben geliyorum tarzı bi süper yaratık geldi gözüme (H)
neyse kihkih ve kih
bazen her ne kadar seni çok aşırı gıcık ettiğimi farketsemde bilmiyorum gıcık olman hoşuma gidiyo bu ilginç bişey kişisel diil yanlış anlama bir tarz meselesi.. nihaha ve ha

ha buarda boleynin özetini okudum tutmayın beni ben geliyorum deli gibi anlatıcam her şeyi sana nokta kadar oku hevesin kalmicak niye mi?
sor bi bakiyim niye diye?

sormadan devamı yok..



gel msnden sor..



niye?





aynen böle sorucaksın..

...



olurda inanmayan çıakrsa buyrun kanıtı..



(not: bu kısım sonradan eklendi)
Aferin sorudun al sana cevabı..


“Gıcıklık”


Muhaha ve ha


İşte şuandada içinden böle bi sinirle gelen bi gıdıklama olduğunu ben taa buradan aslında böe aramızda yol uzun gibi duruyo ama benim odamla senin odan arasındaki (oda diyorum anla sen odanı bilmiyorum tabiî ki ev olarak düşün) 1,22km (veriler 2008 googleearth ten sağlanmıştır.) ve ben bu mesafeden ulen seni dediğini bak işte tam şuan bak bak şuan duydum işte ahanda tam şuan. Bak gördünmü ayrıca yeni bişey örendin yollara bakmasan sadece 1,22km cik neyse tamam


Tamam dur sus cıvıma hemen daha devamı var ama reklamlardan sonra..







http://delys-blog.blogspot.com/
konusu olmayan blog

tikkat bu bir advortorial dır.








Ahanda artisliğimi yaparım gördünmü yd heheyt ..
Al bakalım şimdi de kalanı için yalver bakem..

Yalvardığını görücem ama okurlar merak eder sonra:D


Zuhaha ve ha “and” ha yihaa najadgjadjasdfgsfdjgksfık

Yalvarcağını duycam hadi bakim..
Ben anlamam öle doğum günü çocuğu filan



daha inanmayanı alır sopayla döverler herhalde :D

(not: bu kısımda sonradan eklendi bi sorunmu var?)
Buarda hazır aklımdayken cemre nıye diil niye olucak
Anlamayan ilk resme bakabilir :D


Aferin gözüm şimdi biraz daha tuttu seni aynen devam doğru yoldasın

İyi güzel hoş yalvardın amme sevgili yastık’can yazıcak bişeyde kalmadı hani doğrusu
Ondan sen yalvardığın kal bende bütün gün kafa patlatmam sonucu çatlayan başımla göçiyim buralardan :D

Hani yani benim gibi bir üstat yazıcak şeyi elbette bulurda sen cıvıycaksın filan gerek yok o bakımdan

O bakımdan nice nice nicemutlu senelere iyiki doğdun cemree..

Ulen hani bide öle bi adın varki kafiye oluyo :D

Nice mutlu senelerE
İyiki doğdun cemrE

:D

DeLy..

(for yastık'can) =)

15 Kasım 2008 Cumartesi

Bir hikaye...

Günlerden birgün ormanların birinde, can simidi ormanlarında Yeşil'can adında bir solucan yaşarmış. Bu solucan kendi kendine yetermiş. Ama bir de dostu Zot'can varmış(olurda bişey olup kendi kendine yetmezse diye). Bizim yeşil solucanımız Yeşil'can her ne kadar ot yemeyi seviyorsa (rengindende belli olduğu gibi), arkadaşı Zot'can da o kadar, kahve içmeyi severmiş(rengindende belli olduğu gibi).

Yine günlerden bir gün Yeşil'can ormanda tek başına gezerken Zot'can ile karşılaşmış, ve bu iki iyi dost, can simidi ormanında yürürüyüp neşeli oyunlar oynamaya başlamış. Bu ikili tam neşelerinin en üst seviyesindeyken ormanın en kurnaz yılanı Siyah'cek i farketmişler.
Bu iki küçük solucancık kurnaz yılana görünmeden uzaklaşmak istesede, zaten siyah'cek ormanda pusu kurmuş onların gelmesini bekliyormuş. Uzaktan solucanları gören siyah'cek içinde her zaman ki gibi duyduğu o pis heyecanı hissetmiş. Kötülüğün heyecanını.
Siyah'cek büyük bir hızla yanlarına gitmiş ve adeta, bir dostmuş gibi konuşmaya başlamış. Sahte kelimeler ile solucanları kendine ısındıran siyah'cek planını ağır ağır uyguluyormuş. En sonunda asıl planını uygulamak için solucanların yeterli kıvama geldiğini düşünen siyah'cek laf arasında "marshmallow sütunlarından yapılmış antik mekanın içinde, kahveli yeşil otlar varmış" demiş. Bunu duyan iki arkadaş, hep birbirlerine tattırmak istedikleri damak zevkleri için, bunun mükemmel bir fırsat olduğunu düşünmüşler. Ama aslında böyle birşey olmadığını ve bunun siyah'cekin kanlı diş canavarına olan borcuna karşılık, kendilerini oraya adak olarak yönlendirdiğini tahmin bile edememişlerdi.

Neyse, gel zaman, git zaman can simidi ormanında yürüyen ikili antik mekana gelmişler. İçeride korkunç bir sessizlik hakimmiş. Ama iki küçük cesur solucanımız bundan hiç korkmamış. Siyah'cekin bahsettiği kahveli otları ararlarken, kanlı diş canavaları birden saldırmışlar ve saniyesinde Yeşil'canı parça pinçik etmişler. Zavallı Zot'can korkudan ne yapacağını bilemeyip orada kalınca onunda sonu aynı olmuş.


En sonunda ise herkes mutlu olmuş. Siyah'cek borcunu ödemiş, kanlı diş canavarları alacaklarını almış, Yeşil'can ve Zot'can ise birbirlerinin damak tadını tatmadan ölmenin mutluluğunu yaşayamadan ölmüşler, ama biz mutluluğunu yaşadılar diyelim. Çünkü aslında Yeşil'can da, Zot'can da birbirlerinin damak zevkini tatmak istemiyormuş. Sadece ayıp olmasın diye öyle söylüyolarmış.
Daha sonra ise Dely yüzünde bir tebesüm ile uyanmış ve büyük bir gönül rahatlığı ile mutfağa gidip tüm jelibonları yemiş...

DeLy..

6 Kasım 2008 Perşembe

Küçük bir çocuğum ben..

Küçük bir çocuğum ben..

Neyden bahsediliyo bu dünyada, neyden konuşuluyor anlamıyorum. Bahsettikleri şeylerden anlamıyorum, üstüme gereksiz yere çok fazla yükleniyorlar benim, yoruluyorum. Küçük, aciz bedenim başaramıyacağı işlerin altına girmek zorunda kalıyor. Bir yanım bir sarayda, malikanede rahatlar içinde yaşarken, diğer yanım yaşamak için bu küçücük yaşında çalışmak zorunda kalıyor, hatta öyleki, bazen 2 haftada bir, hatta ayda bir, bir kuru ekmek, bir-iki parçada prinç ile yetiniyorum afrikanın kırsallarında, bazen de küçük bedenim diğerleri gibi açlığa yenik düşüyor, ölüyorum.

Küçük bir çocuğum ben..

Daha çok masum, daha çok saf. Yardım çığlıkları atıyorum, sesimi duyurmaya çalışıyorum dört bir yana, ama nafile, sonradan fark ediyorum, sesimi duyurmaya çalıştıklarım beni bu hale getirenlermiş zaten. Daha küçücük, masum, saf iken. Doğduğum anda sebebini bilmediğim bir savaşın ortasında buluyorum kendimi, eziliyorum, dövülüyorum, ölüyorum..

Küçük bir çocuğum ben..

Doğduğum toprakların lanetinde yok oluyorum ben, hor görülüyorum. Kimseler dinlemiyor, sesime kulak vermiyor. Halbuki ben o büyük abilerden, amcalardan daha çok biliyorum dünyanın gerçeğini. Barış, bunu sölediğimde önce bana kötü kötü bakıyolar sonra sen küçüksün anlamazsın diyorlar. Hayır, hayır ben biliyorum, hepinizden daha iyi biliyorum, ama yine dövülüyorum, bu sefer de olmadı, ters bir kurşunla ölüyorum..

Küçük bir çocuğum ben..

Kimsenin umurunda olmadığı şu dünyada aç, sefil, hor görülen bir yaratığım ben. Ama aynı zaman da içinde umut barındıran biriyim ben. Tabi her nasıl olursa olsun hak etmediğim bir sebepten ölmessem. Olsun yinede farketmez, umutluyum ben, tabi ölene kadar..
Olsun yine de bu dünyada varım ben, "bende buradayım, duyun beni, anlayın beni, görün beni" diyebilmek için ölümlere inat varım bu dünyada ben. Herkese inat içimdeki o tek umut asla sönmeyecek.

Küçük bir çocuğum ben..

Ölümlere inat hayatta kalan son "insanım" ben. İnançlıyım ben, başarıcam kendini bi halt sanan siz büyüklerin içine ettiği bu dünyayı ben tek başıma düzelticem, bunu başarıcam.
Ben bunu başarıcam. Neden biliyormusunuz? Çünkü ben sizden daha güçlüyüm, içimdeki umut hepinizden daha güçlü. Beni hiçbiriniz asla durduramayacaksınız.

Ama..
Zamanı geldiğinde..
Bu küçük çocuk büyüdüğünde..

İşte o zaman görüşmek üzere..
...


DeLy..

4 Kasım 2008 Salı

Ben, Sen, O - Biz, Siz, Onlar - Bunlar ve Şunlar

Eveeet..
Bugünkü yazı ise benim ve 10-tm hakkında olucak.. [şube belirtmedim zaten 17 kişilik tek bi sınıfız..] (ve başından belirtiyim sıkıcı bi yazı olabilir.)
Bilindiği üzere ben Mert sınıfta iki Mert olduğumuz için ben Mert Ş. diğer Mert ise Mert T. olmakta..
(şimdi böle ufak ufak bilgiler veriyorum anlatırken kimin kim olduğunu anlayın diye)
Ondan sonra mesela ben isimlerin sonuna 'can eklemeye bayılırım bu genelde de her isimde yaparım. Efe'can saolsun öle bi konuştuki kendimi bu yazıyı yazmaya mecbur hissettim. :D

Tamam başlıyoruz.. ama nerden başlasam bilemedim şimdi?
-
-
Buldum. İKHAL de okul yönetiminin TM sınıfını sınıftan saymamasıyla başlıyorum. Okulda geçen gün her sınıfa projeksiyon takıldı. Buraya kadar iyi hoş güzel, ama tm lere takılmadı gerekçesi ise tm lerde görsel ders yokmuş?! Bu konuyu daha fazla uzatmadan burada noktayı koyuyorum.
-
Evet 2-3 gün önce de yazdığım gibi Adnan hocayı uğurluyoruz arkadaşlar, ama şimdi daha büyük sorunlarımız var.. Şuan da burada isim vermiycem ama "beterin beteri vardır" sözü tam bizim sınıfça sorunumuzu belirtiyor. Sanırım demek istediğimi anladınız.
-
3kasımda TÜYAP'taydık. Olaylara en başından başlicam..
2kasım akşamı, benim derinliklerimde bi kasvet hakimdi, tüyapın detaylarını 5-6 kişiye 3-5 kere sormuşumdur herhalde, ama elimde değil biraz normal biraz anormalim nede olsa "DeLy"'im. Neyse n'yaptık ettik 2kasım bitti ve son derece hoş bir 3kasım sabahı beni karşıladı (ki daha sonra daha eğlenceli olacağını bilemezdimde). En sonunda okula vardık, 17 kişilik sınıfımızın bin bir türlü insanları, alacakları kitapların listeleriyle beklemekte..
Evet benim kafama basmayan ilk olay tüyapa 45dk gitmiş olmamız oldu. İlk başta bu size garip gelmeyebilir ama mesefa Kartal-Beylikdüzü [İKHAL-TÜYAP] ve birde İstanbulun trafiğini düşününce ben bu işe bi anlam veremedim. Neyse herhalde biara yastık'can la uyumuşta olabilirim, gerçi sonradan TEM'den gitik ondan çabuk oldu filan dediler ama bilemiyorum..
Yolda ege'canlar milleti baya bi işlettiler telefonla, en son joy fm den konser bileti veriyolardı sonra ne oldu bilemiyorum..
Evet fuara gelince TÜYAP'ın bu seneki teması "1968, 40 yıl öncesi ve 40 yıl sonrası" idi. Zaten fuara bu konuyla ilgili olarak katılan yerli ve yabancı yazarların sayısıda gözden kaçmıyordu.
Tekrar sınıfa dönmek gerekirse kitapkurtları yine işbaşındaydı, öle ki taşınmıycak kadar. Sanırım bu konuda 20 kitapla Cansu'can önde götüryor..
A ben mi? Ben en avantajlı alışverişi yapandım herhalde 11(y)TL'ye 3kitap, başkada almadım zaten(ama burdan kitap okumayı sevmeyen biri olarak görmeyin beni, sadece bu tür fuar ortamlarında bişeyi aramayı sevmem, yoksa kitaba devam..)Tabi kitaplar ayşegül okulda serisi olduğundan değildi ucuzluğu Evren hocanın(edb.) istediği kitaplardı, ama niye ucuzlar bilemiyorum.
Mcdonalds'ın ise neresinden bahsetsem bilemiyorum ama uzatmadan kısa bi şekilde anlatmak gerekirse. 30dk da dağıttık orayı. Başta gnctrkcll şifresi veren makine olmak üzere pek sağlam şeyler kalmadı, orada bulunduğumuz sürece dökülen 5 kolanın 4ünüde dökme başarısını ayrıca gösterdiğimiz için kendimizi kutlama gereği hissediyorum.
Aktaracağım bir diğer not ise büyük ve küçük yayınevi arasındaki fark olucak, öyleki kimi büyük yayınevlerinin standında kitap okumak için sandalye varken, bazı yayınevleri isimlerini bile yazamamıştı stand çadırına.. Bu biraz komik olsada düşününce birazda üzücü, malasef makinem yanımda değildi olsaydı bu farkı sizlerle paylaşırdım.


.....[10-tm].....
[Soldan sağa: arkadaki ayaklı üçlü Volkan, Onur, Atacan]
[Soldan sağa oturanlar: Ben(Mert Ş.), Cemre, Gülşah, Cansu, Öykü, Yaprak, Merve; en altta oturan Mert T.]

İşte 2 günüm böyleydi..
Buarda 30 aldığım matematik yazılısından sonra edebiyat sınavından da 79 almak bana iyi bi gaz verdi..

DeLy..

2 Kasım 2008 Pazar

Çelişki.. ? <->

Bir varlık içindeki 2 farklı dünya,
biri olumluyu temsil edip bütün güzellikleri görürken diğeri olumsuz olup sadece koca bi çöplük görür..

İkiside herzaman haklı ikiside herzaman haksızdır, ikiside farklı gözlerden bakar dünya ya aralarında ölçülemez aşılamaz farklar vardır..

İkiside birbiri için koca bir kördür. Ama neden?
Bu sadece o anda bakılan milimetrik bir açıyla alakalıdır. Bir milim sağda boktan cıvkı çıkmış birşey varken bir milim solda cıvıl cıvıl kusursuz bir birşey..

Bunu örneklendirmek gerekirse, biri baktığında doğanın eşsiz güzelliğini görürken diğeri ise çöpleri, leşleri görür..

Bu eşsiz varlık..
Mükemmel bir poz, harika bir manzara, bunu gören ->?
Her tarafta artık , her tarafta çöp, her yer de is bunu gören ise ->?

Her ikiside birbirlerine dayanılmaz bir acı verir..
Biri deli-dolu, diğeri melankolik
Her ikiside birbirini çekemez.

Bu iki farklı gözün tek sahibi ise..

Tek bir varlık,
Dünyanın bütün çelişkilerini içinde barındıran aynı anda 180 derece farklı kutuplarda bulunabilen tek varlık,
buyrun tanışın,
insan..

Konuyu somutlaştırmak adına, aynı yerde çekmiş olduğum iki farklı poz..


DeLy..

Test Yayını sona erdi..

Bir ilk yaşamak..

Tam şu sıralarda 2 Kasımın ilk saatini, ilk dakikalarını yaşıyoruz her şeyde olduğu gibi tek bi kere yaşanıcak bu günün ilk saatleri, ilk dakikaları..

Yaşamak için tek gereken şey düşünmek, sadece gözlerinizi kapayın ve düşünün bugün neler yaptınız. Daha sonra ise bunların kaçını ilk defa yaptığınızı düşünün? Hayat aslında sadece ilk lerden oluşuyor. Monotonluk bile bir ilktir çünkü ilk defa yaşıyorsunuzdur..

İlk aya çıkan insan, ilk uçan insan ,ilk arabayı yapan insan ,ilk deney ,ilk bilmemne , ilk-ilk-ilk hepsi yalan.. veya hepsi gerçek..

Tamam tamam evet bunların hepsi doğru bunların hepsi birer ilk, ama dünyada bir ilk yaşamak için yanıp tutuşan ama aslında her saniyelerinin bir ilk ile gerçekleştiğinin farkında bile olmayan insalar, acınası insanlar..

Bu blog benim için bir ilk,
Bu yazıyı okuyan sen, bu yazı senin için bir ilk,
Bu hayatta var olan sen bu hayatta ilklerden birisin, sen bu hayatta teksin..
Bir ilk yaşamak istiyosan kendine bir iyilik yap ve bir ilk istemekten vazgeçip kendin için bir ilki gerçekleştir..

Bu resimleri 1-2 dakika önce çektim.. bu resimlerde benim ilklerimden sadece bir kaçı..
Çünkü bu resimleri daha hiç kimse çekmedi, çekemeyecekte..






DeLy..